boşanma sonrası çocuğun miras hakkı

Anlaşmalı boşanma ya da çekişmeli boşanma davası fark etmeksizin, velayet hakkı alan taraf iştirak nafakası hakkından feragat edebilir. Fakat ilerleyen süreçte velayet hakkı tanınan taraf, müşterek çocuğun giderleri için bu nafakanın ödenmesini talep edebilir. Boşanma davası sonrasında, iştirak nafakası talep eden Kişiselİlişkinin Yeniden Düzenlenmesi Davası Nedir Nasıl Açılır? Müşterek çocukla kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesi davası, boşanma davası sonucunda çocuğun velayet hakkı kendisine verilmeyen tarafın, çocuk ile kendi arasında kişisel ilişki tesis edilmesini talep etme hakkıyla gündeme gelen uyuşmazlıkların çözümünde başvurulan hukuki yollardan biridir. Boşanma davasında erkeğin hakları maddi tazminat, manevi tazminat, tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, çocuğun velayeti hakkı, evden uzaklaştırma ve koruma tedbiri alınması hakkı, evlilik sırasında edinilen malların paylaşımını isteme hakkı, ziynet alacağının iadesini isteme hakkıdır. Haberin Devamı. Boşanma sürecinde tarafların dava açmasıyla birlikte boşanma hemen gerçekleşmeyebilir. Yaşanan süreçte taraflardan birisinin ölmesi halinde de diğer eşin mirasçı VelayetHakkı Kime Aittir. 1.Çocuğun Anne – Babası Evli İse Velayet: 2.Eşlerden Birinin Ölümü Halinde Velayet: 3.Boşanma Halinde Velayet: 4.Boşanan Eşlerin Birbirleriyle Yeniden Evlenmesi Halinde Velayet Hakkı: 5.Velayet Hakkı Sahibinin Başkasıyla Yeniden Evlenmesi Halinde Velayet Hakkı: 6.Çocuğun Ana Babası Evli Değilse my lecturer my husband season 2 full movie indoxxi. Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, AK Parti TBMM Grup Toplantısı öncesi gazetecilerin sorularını yanıtladı. Boşanmalar sonrası çocukların mağduriyetlerinin giderilmesine ilişkin düzenlemeler yaptıklarını belirten Gül, çocukların bir mal gibi nitelendirilmemesi gerektiğini vurguladı. Çocukların kutsal bir değer olduğunu, icraya konu edilmemesi gerektiğine işaret eden Bakan Gül, "Anne ya da baba çocuğu görürken bir harç ödüyor, sanki bir malı teslim alıyor. Adalet Bakanlığı olarak bu yaklaşımdan vazgeçilmesine yönelik bir düzenleme getirdik. Bu konuyu Bakanlar Kurulunda da değerlendirdik. Çocuğun gerçekten insani ve onuruna uygun şekilde teslim edilmesine ilişkin bir çalışma yapacağız." diye konuştu. "En kısa zamanda son halini tamamlamış oluruz"Çocuğu teslim etmeyen, kötüye kullanan kişiler olduğunu ya da kadına yönelik şiddeti tetikleyen bazı hususlar olduğunu anlatan Gül, sözlerini şöyle sürdürdü "Gayri insani bir durumdu. Bunları düzeltecek bir çalışma yaptık. İcra ile değil, başka alternatif yollardan, harç ödemeden kendi çocuğunu görebilecek şekilde bir düzenleme için çalıştık. Çocuğunu göstermeyenlere ilişkin velayetin değiştirilmesi, geçici olarak hapsen tazyik, nafakanın geçici olarak iptali gibi gibi bir takım düzenlemeler getiriyoruz. Bunu mahkeme değerlendirecek. Bunlara yönelik çalışmamız olgunlaşınca imzaya açacağız. Yoğun bir şekilde çalıştığımız bir konu. Genel olarak da Bakanlar Kurulumuzca da kabul gören bir konu. En kısa zamanda son halini tamamlamış oluruz." "18 yıl olan cezayı 30 yıla, 20 yıl olan cezayı 40 yıla çıkarıyoruz" Abdulhamit Gül, çocukların cinsel istismarı suçlarına ilişkin Türk Ceza Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nda mağdur haklarına ilişkin de düzenlemeler yaptıklarını anımsattı. Çok insani bir düzenlemeyi tartıştıklarını, ihtiyaçları karşılayacak bir tasarı hazırlandığını belirten Gül, çalışmanın ana kapsamını çocuklara yönelik cinsel istismarın oluşturduğunu Bakanı Gül, ilk defa cinsel istismara uğrayan çocuklarla ilgili müebbet hapis, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası getirildiğini ifade ederek, "18 yıl olan cezayı 30 yıla çıkartıyoruz. 20 yıl olan ceza da 40 yıla çıkıyor. Bu gerçekten çok ağır ceza. Eleştirileri de dinleyeceğiz. Umuyorum caydırıcılığı itibarıyla hiçbir çocuğumuzun başına gelmeyecek bu istismarları önleyici, çocuklarımızı koruyan, kollayan bir düzenleme olur. Meclisimizin takdirine sunduk." değerlendirmesini yaptı. Hatice Özdemir Tosun Twitter'dan takip etmek için tıklayınız Eşimle boşandık. Çocuğumuz 3 yaşında ve velayeti annesinde. Eğer ansızın ölürsem, çocuğum 18 yaşına gelene kadar benden kalacak mal, para gibi varlıkların korunması, gerektiği kadar harcanması gibi hususlar hakim veya başka bir merciinin tasarrufuna bırakılabilir mi? ***Hukukçu olarak yıllardır hatırlattığım bir husus var. Evlenmek ne kadar medeni bir ilişki ise boşanmak da o kadar medeni bir ilişkidir. Eşler boşanır, iki taraf da kendine yeni bir hayat kurar ama bir müşterek çocuk var ise ayrılığın bütün yükünü bu çocuk çeker. Ne yazık ki bu böyle olmuştur ve evet ne yazık ki boşanan ana-baba, çocuğun dünyasını düşünmeden bu çocuğu karşı tarafa karşı silah olarak kullanmaktadır. Toplumumuzda çocuğa düşkünlük vardır ama boşanmada bu husus göz ardı edilmektedir. Yasalarımızda çocuğun ve çocuk mallarının korunması için hükümler mevcuttur. Genel kural şudur; ana-baba velayetleri devam ettiği sürece çocuğun mallarını yönetme hakkına sahip ve bununla yükümlüdürler. Kural olarak hesap ve güvence vermezler. Ancak ana ve babanın yükümlülüklerini yerine getirmedikleri durumlarda hakim müdahale eder. ***Peki okuyucumun düşündüğü tedbir söz konusu olur mu? Yasada bulunduğu halde pek tatbik edilmeyen bir yasa maddesinden söz edeyim, ondan sonra neticeye geleyim. Yasa maddesi şunu söylüyor “Evlilik sona erince velayet kendisinde kalan eş, hakime çocuğun mal varlığının dökümünü gösteren bir defter vermek ve bu mal varlığında veya yapılan yatırımlarda gerçekleşen önemli değişiklikleri bildirmek zorundadır.” Bu madde okuyucumu tatmin etmiyor ise bir başka önlemden söz edip okuyucumun sorusunun yanıtını tamamlayayım. Ölüme bağlı tasarruf yolu ile çocuğun saklı payı, ana ve babanın yönetimi dışında bırakılabilir. Miras bırakan, yönetimi bir üçüncü kişiye bırakmışsa tasarrufunda bu kişinin belirli zamanlarda sulh hakimine hesap vermesini öngörebilir. Yani ölümünden sonrasını garantiye almak isteyen okuyucumun başvuracağı yol budur. Ülkemizde yıllar ne kadar geçse de toplum ne kadar gelişse de ,halen içimizden atamadığımız kimi sosyo-kültürel alışkanlıklarımız var. Bunlardan birisi de kız çocuklarına mirastan pay vermemeye çalışmak. Ne yazık ki bu konuda başı çekenler de anneler. Benim büroma hemen her ay bir kişi gelip “evladım şu gayrimenkulleri oğlana vereceğiz ama ileride bu satışı kızlar bozduramasın. Sen kalbine dert etme biz kızları gönülleyeceğiz ” demesin. Kızları gönüllemekten kastı ise elbette oğluna verdiği ile kıyas kabul etmeyen ufak tefek bir miktar. Hele oğlan ailenin tek oğlu ise…Peki bu işin hukuksal boyutu nedir? Örneğin anne babanız yahut başka bir miras bırakan sizi mirastan dışlamak amacı ile malvarlığını satış olarak göstermiş ise hangi yasal haklarınız vardır? Hukuk dilinde “Muris Muvazası” olarak geçen bu durum mutlak olarak geçersizdir. Çünkü hukukumuzda bir sözleşmenin geçerli olabilmesi için gerçek sözleşme ile görünürdeki sözleşmenin birbirine uygun olması satış olarak gösterilen bu işlem aslında bağış niteliğinde olduğundan bu satış hükümsüz olan işlem bu dava açılması halinde mahkeme tarafından iptal Muvazaası Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu tarafından 01/04/1974 Tarihli İçtihadı Birleştirme kararı ile açıklanmıştır. ”Bir kimse mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak amacıyla, gerçekte bağışladığı tapulu taşınmazına ,tapu sicil muhafızlığında yaptığı resmi sözleşmede satış gibi göstermek suretiyle devir ve temlik etmişse,saklı pay mahfuz hisse sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar,görünüşteki satış akdinin muvaazalı,gizli bağış sözleşmesinin ise kanunda öngörülen şekil koşulunu taşımadığını ileri sürerek dava açabilirler”Hukukçuların saf kendilerinin ise çok zeki olduğunu sanan bir kısım kişiler ise yasayı kandırma amacıyla satışı önce güvendikleri bir yapmakta sonra gayrimenkul yahut menkul mallarını asıl bağış yapmak istedikleri kişi adına tescil yöntem de çok bilinen ve çok karşılaşılan bir yöntem olduğundan, Yargıtay arada kaç tane satış olursa olsun malın son sahibi miras bırakan kişinin mirasçılarından birisi ise karine ön kabul olarak bu satışların muvazaalı danışıklı işlem olduğunu kabul aksinin ispatı yükünü ise alıcı mirasçıya bırakanın gerçekten bu satış işlemini yapmak zorunda kalacak kadar paraya ihtiyacı olup olmadığı, bu satış yapılırken bankadaki para trafiği, bankadan miras bırakana para aktarımı yapıldıktan sonra miras bırakanın bu parayı nereye transfer ettiği, gerçekten ihtiyacı varsa örneğin hastanenin hesabına yada bankadaki kredi kapama işlemine mi havale edildiği gibi hususlar mahkemece araştırılmakta ve davanın neticesi alıcı görünen mirasçının bu hususları ispatlayıp ispatlayamadığına göre muvaazası Miras bırakanın danışığı davasında işlemin ne kadar süre önce yapıldığı yahut aradaki mirasçı silsilesinin önemi hükümsüz olan bu işlem aradan zaman geçmekle geçerli hale başka deyişle bu işlemler aleyhine açılacak davalarda zamanaşımı dava ,ancak dava açan kişiler bakımından hüküm ifade 5 kardeşin babalarına mirasçı olduğunu annelerinin ise vefat etmiş olduğunu yani mirasçı olarak yalnızca bu 5 kardeşin kaldığını farzedelim. Sağlığında Baba kendi üzerine kayıtlı 100 dönüm tarlayı Zeki isimli mirasçıya satış göstererek devretmiş kalan Afet, Nedret,İsmet,İffet isimli 4 mirasçıdan sadece Afet ve Nedret isimli 2 tanesi dava açmış ise dava açmayan ismet ve iffet bu davadan tapu tamamen miras bırakan adına tescil olunarak herkese payı dava açan Afet ve Nedret kendi payları olan 1/5 er hisselerini yani 20 dönümlerini alırlar kalan 60 dönüm Zeki isimli mirasçının uhdesinde zaman da miras bırakan ile mirasçı arasında ölünceye kadar bakma sözleşmesi yapılmakta ve böylece kanuna karşı hile yoluna başvurulmaktadır. Ölünceye kadar bakma sözleşmesinde bir kimse belli bir mal veya malvarlığı değeri karşılığında miras bırakana bakmak karşılığında bakılan kişi öldükten sonra da o malın veya malvarlığı değerinin sahibi olmak hakkını Yargıtay özellikle anne ve baba ile çocuk arasındaki bu tür sözleşmeleri kesin olarak geçersiz saymakta idi. Ancak yeni tarihli kararlarında mahkemelerden gerçek durumu araştırmasını gerçekten de diğer çocukları bakılan kişiye hiçbir şekilde bakmadığı halde evlatlarından birisi onun tüm ihtiyacını karşılayarak bakıyor ise bu takdirde bu sözleşmeye geçerlik tanımak gerektiğini kabul arasında ayrımın olmadığı, hakça ve adil bir dünyada, hukukla kalın… Boşanma sürecinde tarafların dava açmasıyla birlikte boşanma hemen gerçekleşmeyebilir. Yaşanan süreçte taraflardan birisinin ölmesi halinde de diğer eşin mirasçı olup olamayacağı merak konusudur. Çünkü her ne kadar boşanmak istenilse de kağıt üstünde hala eş durumunda olurlar. Türk Medeni Kanunu’na göre boşanma kararı alınmadan önce eşlerin birbirine mirasçı olmasına engel teşkil edecek bir durum olmaz. Yani eğer boşanma davası sürecinde aile mahkemesinden henüz karar çıkmadan eşlerden birisi ölürse sağ kalan eş onun mirasçısı eşin mirastan pay alamaması ile ilgili bir durum da öngörmüştür. Eğer ölen eşin mirasçıları davaya devam etme kararı verirse, ölen kişinin hakkını kullanarak boşanma davasının sürdürülmesini talep ederse ve burada diğer eşin, yani yaşayan eşin evlilik içerisinde kusurlu olduğunun ispat edilmesi halinde yaşayan eş mirastan pay kişinin mirasçılarının, eşi mirastan mahrum bırakmaları için açılmış olan bir boşanma davasına ve haklı sebeplerin varlığına ihtiyaçları vardır. Zina, hayata kast veya kötü muamele gibi boşanmanın özel sebeplerinin ispat edilerek mahkeme huzuruna sunulması ve aile mahkemesinin de bunu boşanma için gerekli sebep olarak kabul etmesi gerekecektir. Aksi halde şiddetli geçimsizlik veya mahkemenin daha önce verdiği ayrılık kararları gibi kararlar boşanmanın gerçekleştirilmesi ve eşin mirastan mahrum bırakılması için yeterli eş mirasçılar tarafından mirastan mahrum edilse dahi evlilik içerisinde edinilmiş malları yine de talep edebilecektir. Örnek verecek olursak; eşler ortak olarak evlilik süresince bir ev almaları halinde yaşayan eş bu evle ilgili olarak, edinilmiş mallara katılma olarak hak talep edebilecek ve kendi payını alabilecektir. Boşanma Sonrası Mal Paylaşımı Boşanma sonrası malların paylaşımı genellikle büyük bir sorundur. Taraflar bu konuda tam bir uzlaşı sağlayamadıklarından bu sorunun çözümü genellikle mahkemelere intikal etmektedir. Mahkemelere intikal eden böyle bir sorunda öncelikle tarafların tabi olduğu mal rejimi önem kazanmaktadır. Çünkü malların paylaşımı mal rejimlerine göre farklılık göstermektedir. Mal rejimleri eski ve yeni medeni kanuna göre de farklılık göstermektedir. 743 sayılı eski Medeni Kanun mal ayrılığı rejimini yasal mal rejimi olarak kabul etmekteydi. Eski kanuna göre, özellikle çalışmayan kadının evlilik birliği içinde sahip olunan mallardan neredeyse hiçbir hakkı bulunmamaktaydı. Kadının ev işlerini yapması, çocuk büyütmesi ve benzeri emekleri tamamen karşılıksız kalmaktaydı. Bu sebeplerle 01 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. Yeni kanun bunun yanında seçilebilir üç mal rejimi de düzenlemiştir. Bunlar • Mal ayrılığı rejimi,• Paylaşmalı mal ayrılığı rejimi,• Mal ortaklığı rejimi, olmak üzere yasal mal rejimi yanında 3 seçimlik mal rejimi yeni kanun ile düzenlemiştir. Taraflar yukarıda belirtilen mal rejimlerinden birini özel olarak seçmemişler ise edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Yani taraflar arasında seçilmiş özel bir mal rejimi yoksa 01 Ocak 2002 tarihinden önce alınan malların paylaşımında mal ayrılığı rejimi, 01 Ocak 2002 tarihinden sonra alınan malların paylaşımında edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanmaktadır. Bu yazımızda edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olup da tarihinden sonra edinilmiş malların tasfiyesinden kısaca bahsedeceğiz. Edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olup da boşanma gerçekleştiğinde öncelikle her eş kendisine ait kişisel mallarını geri alır. Bir eşin kişisel malı boşanmadan sonra da o eşin kişisel malı olarak kalır. Türk Medeni Kanun’da “kişisel mallara nelerin girdiği dört bent halinde sayılmıştır. Kanuna göre; • Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,• Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri,• Manevî tazminat alacakları,• Kişisel mallar yerine geçen değerler, olmak üzere kanunda sayılmıştır. Ayrıca taraflar aralarında bir sözleşme yaparak kişisel mallara nelerin gireceğini kararlaştırabilirler. Kanun bu sözleşme ile nelerin dâhil edilebileceğini de belirtmiştir. Kanuna göre; eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dâhil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler. Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dâhil olmayacağını da kararlaştırabilirler. Örneğin size miras kalan bir gayrimenkul sizin kişisel malınızdır, fakat bu gayrimenkulden aldığınız kira kişisel malınız değildir. Sözleşme ile bu gelir kişisel mal olarak belirlenebilir. Kişisel malları belirttikten sonra edinilmiş malların neler olduğuna bir göz atalım. Nedir bu edinilmiş mallar? Kanuna göre her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleri edinilmiş maldır. Edinilmiş malların neler olduğu ve neler olmadığı kanunda belirtilmiştir. Kanuna göre • Çalışmasının karşılığı olan edinimler,• Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler,• Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar,• Kişisel mallarının gelirleri,• Edinilmiş malların yerine geçen değerler, edinilmiş mallar olarak kanunda sayılmıştır. Ayrıca kanuna göre; belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır. Kısaca ve net olarak bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir. Kişisel mal ve edinilmiş mallara örnek verecek olursak; • Traş takımı, kişisel olarak kullandığınız spor malzemeleri, cep telefonunuz, şahsi bilgisayarınız vb. kişisel kullanımınıza yarayan şeyler kişisel maldır.• Babanızdan miras kalan bir ev sizin kişisel malınızdır. Fakat bu evden kira geliri elde ediyorsanız sadece bu kira bedeli edinilmiş mal kategorisine girer.• Size miras kalan tarlayı satıp, bu para ile yeni bir daire alırsanız bu sizin kişisel malınızdır.• Evlilikten önce aldığınız bir ev sizin kişisel malınızdır. Bu evi satıp parasıyla aldığınız yeni ev de sizin kişisel malınızdır.• At yarışından kazandığınız ikramiye kişisel malınızdır.• Evlilik devamınca çalışmanız sonucu kazandığınız para ile aldığınız ev veya araba edinilmiş maldır.• Emekli ikramiyesiyle aldığınız ev edinilmiş maldır. Bu örnekler çoğaltılabilir. Böylece malları, kişisel mallar ve edinilmiş mallar olarak ayırdıktan sonra sıra edinilmiş malların paylaştırılmasına gelmektedir. Edinilmiş mallar da kural olarak ayni tasfiye söz konusu değildir. Yani malların ikiye bölünmesinden ziyade parasal değerlerinin bölünmesi söz konusudur. Örnek verecek olursak, erkek adına kayıtlı bir gayrimenkulün tapu kaydını değiştirerek ½ hissesini kadın adına tescili yapılmayacaktır. Dolayısıyla edinilmiş malın tasfiye anındaki parasal değeri bölünecektir. Dolayısıyla edinilmiş malların değerinin hesaplanması ile parasal karşılığının bulunması gerekir. Kanuna göre; her eşin kişisel malları, edinilmiş mallardan ayrıldıktan sonra, edinilmiş malların borçları bu değerden düşülür, geriye kalan miktar artık değeridir. Evlilik süresince edinilen mallar eşlerin dayanışması sonucunda elde edildiği fikrinden hareketle, kural olarak bu artık değer, eşler arasında yarı yarıya paylaştırılır. Ayrıca eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında diğer eşin alacak hakkı vardır. Mahkemeler bütün hesaplamaları bilirkişilere yaptırmakta olup, alacak miktarını genellikle parasal olarak tespit edilerek borçlu eşin tespit edilen miktarı ödemesine hükmetmektedir. Sonuç olarak özetlememiz gerekirse, özel bir mal rejimi seçilmemişse eşler yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimine tabidirler. Edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olup da boşanan çiftler, öncelikle kişisel mallarını aldıktan sonra, boşanma kararının kesinleştiği tarihten itibaren boşanma kararını veren mahkemeye 10 yıllık zaman aşımı süresi Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013 yılı içerisinde oluşturduğu içtihada binaen içerisinde dava açarak, evlilik birliği içerisinde edinilmiş malların mümkünse ayni olarak yarısını parasal değerinin yarısını katılma alacağı olarak, ayrıca diğer eşin şahsı mallarına yapmış olduğu katkıyı ve değer artışını da değer artış payı olarak dava ile talep edebilir.

boşanma sonrası çocuğun miras hakkı